Rea hak-Naci-Naciye
Alevilik ve Yezidilik Üzerine Efsane, Kıyaslama, Benzerlikler ve Tesbitler




 


 


1928 yılında Empson'un Güney Kürdistan'da Yezidi Şeyhler ile Pirlerle ,genel olarak cemaatle mülakat ve izlenimlerinden , Yaradılış ( cosmogony ) efsanelerinden bir kısmını aktaracağım...İngilizceden, elimden gelen ihtimamla çeviri yapmaya çalışıyorum ; hata ihtimali mevcut olmakla birlikte, araştırmacının kullandığı dilin nisbeten sade olması, işimi kolaylaştırıyor.

Müteakiben, altına da Baba Mansur Ocağı’ndan ve döneminde bu ocağın en büyük Piri olan Sey İmam´ın oğlu ve 1995 yılında kaybettiğimiz Sey Sıleman'ın (Seyid Süleyman Şahin) , okuyucuyu şaşırtacağına inandığım Alevi (Rea Haq- Rıa Haq) Yaradılış efsanesinin anlatımını, kendi ağzından nakledeceğim...

Yezidi yaradılış efsanelerinden bir kısım;

Zamanın da bir çok Yezidi aşiretlerinin inancına göre, vaktiyle her biri sırayla uzun yıllar arayla 72 tane ADEM yaşamış.

Her birinin hayatı süresince, dünyada başka yaşayan yokmuş.Her bir Adem, sonuncusundan daha mükemmelmiş.

İşte Yezidiler, bu son 72. ( Yetmiş ikinci ) Adem'in nesliymiş.

Adem, kısır, doğuramayan Havva ile evlidir.

Bir gün, Cin (jinnis) eşliğinde cennet bahçesinden, Huriye isminde çok güzel bir bakire genç kız gelir.

Havva bu ikili göründüğünde, nehir de çamaşır yıkamaktadır. Cin, ziyadesiyle utanmış ve mahcup olmakla birlikte, Huriye'yi Havva'ya tanıtır ve orada ne amaçla bulunduklarını izah eder.

Ayağının kaydırılacağından çekinen Havva, kurnazca , önce kendisinin eve gidip Adem'e, Huriyenin misafir geldiğini haber verip, yeri hazırlaması gerektiğini söyler.

Ve Havva hızla eve gider. Olanı biteni naklettikten sonra, Huriye'ye göz koymaması, yüz vermemesi için Adem'e yemin ettirir.

Dolayısıyla da Huriye, Adem ve Havva‘yla birlikte yaşamaya başlar ama sadece sözde bir gelin olarak...

Bir müddet sonra evde Adem ile Havva arasında tansiyon yükselmeye başlar ve bir tartışma sırasında Havva, Adem'e zürriyeti hasıl edebilecek güçte olduğunu (doğurabilecek) bunun da o Adem olmaksızın da gerçekleşeceğini söyler.

Bunun üzerine hemen Melek Cebrail, her ikisinin de alınlarından aldığı kanı, ikişer adet küpe koyar.

Küpler kapatılıp, işaretlendikten sonra deve gübresine yerleştirilir ve dokuz ay sonra , açılırlar.

Havva'nın kavanozlarında bir şey yoktur, verimsizdir...Adem'ait olan birinde, bir erkek çocuk bulunmaktadır.

İsmi ise Şhahîd¹ Jayar dır. Öbüründeyse,bir kız çocuğu vardır. İşte Yezidiler, Adem tarafından emzirilen bu çocuklardan üremişlerdir...

********

Seyid Sıleman'ın dilinden Alevi yaradılış efsanesinden bir kısım;

" Naciye, Şıt ve Güruf-u Naciye (güruh-u naciye)

Heva, Adem´e teslim olmadı; yaklaşmadı… Adem ziraat kurmuş… Meğrubtan-meşruka ho baba... Cenab-ı rebb ül zül celal hazretleri; hazreti Cebrail´e emretti; git dedi, cennetten bir Naciye² götür; Adem´e ver, bir şey zuhur etsin… Heva baktı, Cebrail vasıtasıyla kapıdan Naciye içeri girdi… Ya Cebrail, bu kimdir? Dedi, Naciye’dir Adem´e vereceğim…

Heva hemen kalktı bir yemek pişirdi; Heva demek, biraz şeytani´ymiş... (gülüyor.) Doğru tarlaya gitti… Hz. Adem baktı, Heva’dır geliyor... Oha babam, (dedi) öküzleri durdurdu. Heva gitti yanına… Adem kendini biraz ğelale edince; Heva´ya bir el uzattı; Heva dedi, yok sen gel and et, benden başkasına varmayacağına… Üçten dokuza kadar şart olsun, dedi Adem. Bu yemin oradan gelmiş...

Adem geldi ki, Naciye gelmiş; şimdi Naciye’yi alsa yemin etmiştir, almasa Allah’ın emri reddedilir... Bunlar birbiriyle mücadele yaptılar… Mücadele edince Heva dedi, ben senden evsalim, Adem dedi, ben senden evsalım… Öyleyse dedi, birbirimizi prova edelim: Edelim…

Bir küçük kap, küp şeklinde... Heva da „hoo“ diye kapağı kapattı… Adem de kendi kapağını (kaldırıp) „hoo“ diye nefslerini oraya bıraktılar… Fakat 40 gün müddet verdi... Bu hususta gençlerim, bir katre ağ mürekkep ana rahmine girerse 40 günden şekil alır…

39. gün Heva kendi kabının kapağını kaldırdı ki, kötü kötü mahlukat var… Hz. Adem’in küpüne böyle bir tekmik vurdu, yerinden ırgalattırdı… 40. gün Hz. Adem´in küpünün kapağını kaldırdığı vakit, baktı ki küpün içinde bir masum var… İsmi Şıt³… Şıt dediğim yani süttür… Farsça süt demektir; Şıt aleyhiselam…

Hz. cenabı Allah´ın nuru; Ali-Muhammed´in nuru, yeşil kandil´den sülb-ü Adem´e geldiler; o nur Şıt aleyh-i selama nakil etti. Şıt, aleyh-i selam Naciye ile birleşti, fırka-i naciye ayrıldı; yetmiş üç. 73, fırka-i naciye’dir… Biz, fırka-i naciye´deniz… 72 ehl-i nar’dır… Arapça ateşe nar derler… Biz 72’den seçilip 73’e dahil olmuşuz… Biz bende-i Ali-Muhammed´in rah-ı müstakim´ine bağlı olanlar, biz 73’deyiz; 72 değildir... O kol bizden geliyor; biziz... Alevilik, Bektaşilik ve asıl Ali-Muhammed´in nuru oradan yavaş yavaş geliyor. Şimdi onu da, kıymetli gencime anlatıyorum...

Şimdi Adem ile Heva birleştiler… 36 hamile doğurdu, Heva… Herbir bendinde, iki çocuk alırdı; biri kız biri erkek... Gelirdi bu bendinden dururdu, bu onunla geleni alırdı; o da bununla geleni alırdı… Beraber geleni almıyordular…"

********

Sey Sıleman devam ediyor...Ben bazı önemli bulduğum noktaları kıyaslayacağım.

Her iki efsane, nerdeyse tıpa tıp aynı...Yezidi olanında , cennet'ten ( kürdi; behişt) gelen bakirenin ismi Huriye, Alevi olanında Naciye...

Huriye, İrani Huri... Huriye söylenişi acaba Huri'ye isdinaden mi ? zira Kürdi de mesela bir şahsa birini işaret edip kim olduğu sorulsa, vo Hamo ya... Huri ya... gibi söylenir, Zira Huri zaten çok güzel demek, genel olarak kızlar için kullanılır.

Alevi olanındaysa Naciye kullanılıyor... Naci Arapça, korunmuş bilhassa ebedi lanetten kurtarılmış... Nuh gibi, yani büyük Sel den kurtulmuş, dalgalardan kurtulmuş ...
Burada, eğer bilemediğimiz bir kavram karışıklığı yoksa, Yezidide çok güzel bir bakire kızın varlığı, Hindu'dan tutalım, Zerdüşti ve Mani ve giderekte onlardan islam'a giren eskhatolojik (ölümden sonraki hayata ait) kavramların bir parçasına uyum sağlıyor... Alevilikteki Naciye ise, ilaveten belki de sırf Aleviliğin üremesi için korunan, kurtarılan bir varlığa işaret ediyor... Mamafih, her ikisi de neticede, kutsal varlıklar ve aynı mekanda, cennette bulunuyorlar, her iki neslin üremesi misyonu için özel olarak gönderiliyorlar...Yezidi Cin tabirini kullanıyor Huriye'ye refakatçi olarak...Aleviyse Cebrail... Ama küplere konan Kan, Yezidilikte Cebrail tarafından Adem ve Havva'nın alınlarından alınıyor... Alevilikte ise küplere Nefs, üfürülüyor, konuyor, daha mistik bir hava var...

Bir noktaya değineyim tam bu arada; Sey Sıleman 1912 doğumlu... Empson'ın Sınjar-Lalesh'te Yezidilierle yaptığı mülakat-görüşmeler 1928 yılında cereyan ediyor... Demek ki, Empson Pir Sıleman'ın babasının emsalleri Yezidi Şeyh ve Pirlerle konuşmuş diyebiliriz.

Güney Küdistan ve Irak'ta o tarihlerde Ingiliz hakimiyeti bulunmaktadır... Yezidilik, tüm soykırımlar ve İslamiyete geçişler sebebiyle büyük nüfus kaybetmesine rağmen, asimileye karşı gayet hazırlıklı ve tabiri caizse, şerbetli olduğunu isbatlamış durumda...

Oysa, Pir Sıleman, Kürdlerin bir bütün olarak cehennem hayatının başladığı Atatürk Türkiyesinde yaşıyor, büyüyor, baskıcı, inkarcı ve ellerinde asimilasyonu dayatacak tüm kanuni ve cebri müeyyideler bulunan Türk devlet memurlarıyla muhatap oluyor... Türkçe'ye asimilasyonu iliklerine varıncaya kadar hissediyor...

Alevi köylerini dolaşırken, büyük ihtimalle jandarmanın haberi oluyor...Yani, en beter olanı da, vaktiyle kurmanci ve kırmancki müşterek veya ayrı ayrı icra edilen jame-cemlerin , zamanla Türkçeye dönüşmeleri...

Hatta öyleki, Türkçe denen lisana bizzat devlet eliyle yapılan yapısal müdahaleler, bu lisanının dokusunu allak bullak edebiliyor... Ve Pir Sıleman gibi, devlet zoruyla Türkçeye asimile edilen tarihi şahsiyetlerimiz, Türkçedeki bu ipe sapa gelmez müdahale ve bozukluklardan da, ironik olarak nasiplerini, toplulukla olan anlatım ve ilişkilerde alabiliyorlar...

Dikkat edilirse Pir Sıleman'ın anlatımı Türkçe olmasına rağmen Kürdi, Arabi ve Türkçe karışımı, bazıları da bozuk kelimelerle kurgulanmış çok ifade bulunuyor... Halbuki asimile olmamış olsa, Yezidiliktede sık sık görülen - esasen bu her iki inancın da sözlü gelenek olmalarıyla da ilgilidir- sadece Arapçayla ilgili, yanlış kullanımlar söz konusu olabilecekti...

Halbuki Alevilikte işlerin , sarpa sardığı farkedilebiliyor...
Mamafih, tüm bu olumsuzluklara, yıkımlara rağmen, Pir Sıleman'a, onun hafızası ve inancına bağlılığına çok şey borçlu olduğumuzu da belirtelim...

Kıyaslamaya devam edelim.

Bu 72 rakamı aynen her iki inançtada mevcut...Ve her ne kadar Yezidilikte rakam belirtilmemişsede, aynen Alevilikte olduğu gibi , her ikisi de 73. Millet oluyorlar...Bundan sonrasında ilginç bir durum var ; Yezidi anlatımına göre küpteki erkek çocuğun ismi Shahıd
(Şahıt) Jaryar... Bu Jaryar , Küp , kavanoz la ilgili, onun demek... Küp'ün ya da küpten olan oğul gibi denebilir sanıyorum... Alevilikte ise aynı erkek çocuğun ismi Şıt...

Şimdi Pir Sıleman, Şıt kelimesini Farsça Süt olarak açıklıyor...Diyor ki, Havva'nın Küp'ün de kötü bir mahluk, Ademinkinde ise,masum, beyaz ve ismi Şıt olacak olan erkek çocuk var...Bu anlatım, aynen Zerdüşti-Zervanilikteki anlatım...Ve Yezidiliktede benzeri bir durum var...

Bakalım şimdi; Zervan ( baş yaradan) aslında aslında Hermaphrodite'tır. Yani, çift cinsiyetli...Zervan önce Ahreman'ı doğuruyor...Bu, kara, iblis kokuludur...Daha sonraysa, Ohrmazd'ı doğuruyor...Bu ise açık-beyaz tenli, tatlı kokuludur...

Şimdi Yezidilikte bu çocuğun ismi Shahıd ( Şahıt)..Bu kelime aynen çok yakışıklı , çok güzel erkek çocuk demek...

Alevilikteyse bu çocuk tekrar edeceğiz,Pir Sıleman'ca Şıt kelimesi, yani süte benzetiliyor...Şimdi burada bir durayım ve tesbitimi yapayım...Pir Sıleman Şıt için Farsça diyor...Halbuki Şıt, Zazaca-Kırmancki Süt demek, Farsça değil...Farsçası, kurmanci de olduğu gibi Şir dir...Ama bence asıl kavram karışıklığı farklı noktada kendini belli ediyor...Şıt diye bir şey yok, olmaması lazım efsanede...Bu tastamam Şahıt tır...Yani zamanla Şahıt kelimesi unutulmuş, yerine Şıt'ı koymuş Pir Sıleman...Onunda kırmancki olduğunu dikkate almamış, Farsça olduğunu söyleyerek efsaneyi sağlamlaştırmak istemiş olabilir...

Yani açıkçası, rahatlıkla söyleyebiliyorum ki, kelime Şahıt tir...Ve bu hayati efsane, kanaatimce zamanla bazı bozulmalara uğramışsa da , Yezidilikle aynı...Hem asimilasyon hem de sözlü gelenek olunmasından kaynaklanan zorluklar, Pirlerin öldürülmeleri vs ile rahip kastları, Pirliğin ve diğer dini kişiliklerin sadece belirli ailelere, sülalelere tanınmış haklar olduğu, bunlardaki bazı unutkanlıklar ve yanılsamaların da efsanelerde farklılıklar yaratabileceği hep ihtimal dahilindedir...Aynen Yezidilikte yaşananlar gibi.

Şimdi Yezidilikte Adem çocuklarını emziriyor...Bu tastamam Zervan'ın çifte sekse sahip olmasının, yani hermaphrodite, Adem'in şahsında tarifidir.

Pir Sıleman, Alevi inancı soyunun Şıt-Şahıt ile Naciye'nin birleşmesinden olduğunu anlatıyor... Yezidilikte bir kaç efsane daha var...Ancak yukarıda nakledilende Huriye'nin akibeti biraz daha farklı... Kısaca geçiliyor ama efsanenin o kısmının argümanımla pek ilgisi yok..

Bu efsanelerin çarpıcı biçimde benzerliğinden, bence önemli sonuçlar çıkıyor....Her iki inanç ya aynı, ya da aynı kökten geliyorlar...Eğer tek kökse, muhtemelen Alevilik Yezidilikten kopma...Yani aslı, Yezidilik olabilir , ihtimal dahilinde diyelim...neden , nasıl kopmuş, elimizde spekülasyondan fazlaca bir şey yok...Ama yine de bu efsanelerin anlatımından, en azından aynı kök oldukları sonucu rahatlıkla çıkıyor...

Ve bana kalırsa, Akademik alanda da , özellikle Yezidilikte köken araştırmasında görüş birliği netleşmemesine rağmen, kanaatimce efsanedeki anlatım, Alevi efsanesinin içeriği, benzerlikleri ve Şahıt-Şıt , koku ve tenleri , Yezidilik-Aleviliğin bırakalım Islam, Manilik ve hatta Hristiyanlıktan da önce var olabileceğine işaret ediyor...Efsanelerde Adem ile Havva'nın, özelliklede Pir Sıleman'ın anlatımında bol bol islami kavramların geçmesi, okuyucuyu yanıltmamalı...

Zira, ısrarla vurguladığım gibi, kitabi olmayan, devasa devlet kurumlarıyla ve bizzat devletin müeyyide, zorlayıcı fiilerinden yoksun sözlü geleneklerle yürüyen inançlardan bahsediyoruz...Her iki inancında, içlerinde syncretıstıc elementleri bolca barındırdığı, diğer inançlardan işlerine gelen kısımları, kendi inançlarının temel dokularını bozmadan eklemlediklerini biliyoruz, biliniyor...Bunda ayrıca, adı pek geçmese de Hristiyan ve daha sonra da çok kapsamlı İslam zulmünü berteraf edici takiyye maksatlı ilaveler de var...

Alevilikte henüz lafı edilmemiş durumda ama ben hemen belirteyim yeri geldiği için; aynen Yezidilikte olduğu gibi, Alevilikte de sıradan insanların okuma yazma öğrenme haklarının olmadığına eminin...Bunu zaten jam yapma yetkisinden de çıkarabiliriz...
 
[umfrage]
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol